'Derecelendirme kuruluşları bütün mermilerini tüketti'

Başbakan Yardımcısı Canikli, "Derecelendirme kuruluşları artık Türkiye'ye yönelik bütün mermilerini tükettiler. Son barutlarını da kullandılar, itibarları da kalmadı"dedi.

Abone ol
Abone ol Haberi dinle

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, son 3-4 aydan beri özellikle para ve sermaye piyasalarına yönelik ciddi bir atakla karşı karşıya kalındığını belirterek, "Bu saldırıların ortadan kaldırılmasında, defedilmesinde, özellikle adım adım, çoğunu piyasa bilmiyor, çok ince ayarlarla hayata geçirilen kararlar son derece önemlidir. Türkiye, bundan sonra da kesinlikle spekülatif atak noktasında, buna benzer geçmişte sıkıntı yaşadığı ataklarla karşı karşıya kalmayacaktır." dedi. 


Canikli, Habertürk ve Bloomberg Ht ortak canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.


Cumhurbaşkanlığı sistemini de içeren anayasa değişikliği referandumuna yönelik değerlendirmelerinin ve sonucuna yönelik beklentisinin sorulması üzerine Canikli, kamuoyu yoklamalarının halkın nabzını tutmak veya kamuoyunu yönlendirmek için yapıldığını dile getirdi. Kamuoyunda buna ilişkin birçok rakamın dolaştığını anımsatan Canikli, bunların hatırı sayılır bir bölümünün insanların tercihlerini etkilemeye yönelik olduğunu, bu yöntemin siyasi bir araç olarak Türkiye'de sıklıkla kullanıldığını söyledi.


Canikli, vatandaşa cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini anlatmaya devam edeceklerini vurgulayarak, "Her şey bitmiş falan gibi bir haleti ruhiye içerisine hiçbir seçimde girmedik. Vatandaşa da saygısızlık olur ama şu an itibarıyla anket sonuçlarında 'evet'in 'hayır'ın üzerinde olduğu konusunda herhangi bir tartışma söz konusu değil. Biz hem bu oranı daha da yükseltmek, hem de vatandaşımıza getirilmek istenilen sistemle ne amaçlandığı, enine boyuna bütün boyutlarıyla anlatmak istiyoruz." diye konuştu.


Türkiye'de güçlü yönetimlerin ortaya çıkmasını yeni yönetim sistemiyle garanti altına almayı amaçladıklarını dile getiren Canikli, 1982 anayasasının yönetim yapısıyla ilgili çok ciddi çelişkiler yaşandığını, şu andaki yönetim sisteminin kendi haline bırakıldığında her gün potansiyel krizleri ve kaosları bünyesinde barındırdığını belirtti. Canikli, şöyle devam etti:


"Şu anda bu sistem yürüyor çünkü çok güçlü bir lider var. Halkın desteğini almış. Bu liderliğin altında faaliyette bulunan bir başbakan var, sorun çıkmıyor ama her zaman bunun garantisi yok. İşi şansa bırakamayız. Türkiye'de 1982 anayasası ile dizayn edilen bu sistemin uygulandığı 1982'den beri cumhurbaşkanları ile başbakanlar arasındaki kavga hiç eksik olmamıştır. Rahmetli Turgut Özal ile rahmetli Süleyman Demirel arasında, Demirel ile Tansu Çiller ve Necmettin Erbakan arasında, daha sonra Ahmet Necdet Sezer ile rahmetli Ecevit arasındaki tartışmaları ve kavgaları hatırlayın ki o cumhurbaşkanları doğrudan halk tarafından seçilmediği, Meclis tarafından seçildikleri için 1982 anayasası ile cumhurbaşkanlarına verilen o yetkilerin çoğunu kullanmadılar. Bir de kullanmış olsalardı bu kriz çok daha büyük boyutlara ulaşırdı."


Nurettin Canikli, Türkiye'de cumhurbaşkanının halk tarafından seçildiğini anımsatarak, "İkili bir yapı içerisinde istikrarlı bir yönetim ortaya çıkmaz. Güçsüz bir yönetim olma ihtimali her zaman kuvvetlidir. Çatışmaları beraberinde taşıyan bir yapıdır. Bu yapı ile Türkiye ileriye gidemez." değerlendirmesinde bulundu.  


"Bir dizi saldırıyla karşı karşıya kaldık"


Canikli, 7 Haziran seçimlerinden sonra tek başına hükümet tablosunun ortaya çıkmadığını hatırlatarak, güçlü bir yönetim iradesi oluşmayınca PKK'nın tekrar saldırıya geçtiğini ve terörün azdığını vurguladı. Canikli, Türkiye'nin gelecekte hem siyasi hem de ekonomik alanda karşı karşıya kalmaya devam edeceği sorunlar dikkate alındığında güçlü yönetim sistemine geçmesi dışında bir seçeneği olmadığını söyledi.


"Bilinçli olarak Türkiye üzerinde bir takım oyunlar oynandığı düşüncesinde misiniz?" sorusuna karşılık Canikli, "Elbette, tabii, kesinlikle... Ekonomide de bunu yaşadık, halen de yaşıyoruz. Bunun sayısız örneklerini, Türkiye sayısız kereler gördü, yaşadı. Biz bunlara şahit olduk. Son 3-4 aydan beri özellikle para ve sermaye piyasalarına yönelik ciddi bir atak söz konusu. Değişik zamanlarda kıyısından köşesinden ima ettik ama ilk defa bu kadar netlikle söylüyoruz. Hakikaten ciddi bir atakla karşı karşıya kaldık. Ekonomide istikrarı bozmayı hedefleyen, belirli bir noktaya kadar da aslında kısmen de olsa amacına ulaşan bir dizi saldırıyla karşı karşıya kaldık." yanıtını verdi.


Bu saldırılara uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının kararlarının da dahil olduğuna işaret eden Canikli, değerlendirmelerin zamanlamalarına bakıldığında "kesintisiz bir projenin devamı olduğunu" belirtti. Kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye'ye yönelik kararlarının rasyonel olmadığını vurgulayan Canikli, "Fitch açıklama yaptı, bir hafta sonra, 28 Ocak'ta yapacağı değerlendirmeyle ilgili Türkiye'nin notunu düşüreceğini, yatırım yapılabilir seviyenin altına çekeceğini açıkça ima etti. Bu hiç alışılagelen bir hareket değildir. O güne kadar hiçbir ülkede, derecelendirme kuruluşları buna benzer bir hamlede, özellikle hamle kelimesini kullanmak gerekir, bulunmamışlardır." diye konuştu.


"Derecelendirme kuruluşları bankalara yönelik not düşürdü ama tık yok"


Bankacılık sistemine yönelik eleştirilere ilişkin de Canikli, Türkiye'deki bankaların varlıklarının aktif ürünlerle dolu olduğunun, türev ürün bulunmadığının altını çizdi. Canikli, bankacılık sektörünün güçlü olduğuna işaret ederek, "2008 kriziyle Türkiye de karşı karşıya kaldı ama Türk bankalarına mali yapılarını kurtarmak ya da destek amacıyla bir kuruş kamu kaynağı aktarılmadı. Halen ayaktalar, dimdik ayaktalar. Derecelendirme kuruluşları ülke notunu düşürdü, bankalara yönelik not düşürdü ama tık yok." ifadelerini kullandı.


Canikli, ekonomiye yönelik bilinçli atağın halen devam edip etmediğinin sorulması üzerine de şunları kaydetti:


"Derecelendirme kuruluşları artık Türkiye'ye yönelik bütün mermilerini tükettiler. Son barutlarını da kullandılar. İtibarları da kalmadı. Fitch'in not indiriminden sonra çok yüksek seviyede dolar fiyatı bekliyorlardı. Tam tersi oldu, o hafta içerisinde TL yüzde 5 değer kazandı. O tarihten bugüne kadar da TL yüzde 9 değer kazandı. Kredibiliteleri de kalmadı. Piyasa nezdinde, derecelendirme kuruluşlarının Türkiye'ye yönelik değerlendirmelerin rasyonel olmadığı algısı çok net bir şekilde var."


Bu kadar saldırıyla karşı karşıya kalan ülkelerin işinin zor olduğunu dile getiren Canikli, Türkiye'de diğer ülkelerdeki tahribatı oluşturamadıklarını vurguladı. Canikli, "Son nokta 28 Ocak'taki o karardır. Peşinden bankacılık sistemini sarsmak için en güçlü 5 bankamızın notunu, görünümünü değiştirdiler, daha sonra bazı reel sektör firmalar üzerinde denediler ama baktılar ki hiçbir etkileri yok, bıraktılar. Eğer sonuç almış olsalardı, peş peşe devam edecekti derecelendirme kuruluşlarının, hem finans kuruluşları hem de reel sektör üzerinde derecelendirmeleri. Fakat artık barutlarını tükettiler, piyasa artık bunlara inanmıyor. Piyasa rasyonel olmadığını gördü." değerlendirmesinde bulundu.


Türkiye'nin güçlü ekonomisi nedeniyle bunların yaşatıldığını anlatan Canikli, "Bu saldırıların ortadan kaldırılmasında, defedilmesinde, özellikle adım adım, çoğunu piyasa bilmiyor, çok ince ayarlarla hayata geçirilen kararlar son derece önemlidir. Türkiye, bundan sonra da kesinlikle spekülatif atak noktasında, buna benzer geçmişte sıkıntı yaşadığı ataklarla karşı karşıya kalmayacaktır." şeklinde konuştu.


"En büyük pay Merkez Bankasına ait"


Canikli, söz konusu sıkıntıların aşılmasında en büyük payın sağduyulu, rasyonel ve bilimsel temelleri olan akılcı kararları adım adım uygulamaya geçiren Merkez Bankasına ait olduğunu ve bu politikanın devam edeceğini bildirdi. Canikli, "Kurun, piyasaların hareketlendiği dönemlerde içeride ve dışarıda sürekli olarak belli çevreler oy birliğiyle tempo tutarlar, 'faiz, faiz artışı'. Bu gelişmelerde, özellikle ocak ayının son haftasında en son bu ısınmanın, kurdaki, piyasalardaki bu hareketlenmenin 300 hatta 500 baz puanlık faizle sakinleştirilebileceği noktasında yoğun bir kampanya başladı, içeride ve dışarıda... Bu çağrılara olumlu cevap vermedik, onların istediği gibi faiz artışı gerçekleşmedi, hatta esas politika faizinde değişiklik meydana gelmedi." dedi.


Canikli, Merkez Bankasının faiz kararlarıyla kısa vadeli sıkılaştırmalara gittiğini de söyledi.

Kategoriler Ekonomi
Yorumlar