Merkez Bankasından enflasyon tahmini - 31 Temmuz 2018

TCMB Başkanı Çetinkaya, "Enflasyonun 2018 sonunda orta noktası yüzde 13,4 olmak üzere yüzde 12,5-14,3 aralığında gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz." dedi.

Abone ol
Abone ol Haberi dinle

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Çetinkaya, enflasyonun yıl sonunda orta noktası yüzde 13,4 olmak üzere yüzde 12,5-14,3 aralığında gerçekleşeceğini tahmin ettiklerini bildirdi.


Çetinkaya, yılın üçüncü enflasyon raporunun tanıtımı amacıyla Sheraton Ankara Oteli'nde düzenlenen toplantıda, enflasyon tahminlerine ilişkin bilgi verdi.


Enflasyonu düşürme odaklı, sıkı bir politika duruşu ve güçlendirilmiş politika koordinasyonu altında enflasyonun kademeli olarak hedeflere yakınsamasını öngördüklerini belirten Çetinkaya, bu çerçevede, enflasyonun yıl sonunda yüzde 13,4 olarak gerçekleşmesini beklediklerini söyledi.


Çetinkaya, enflasyonun 2019 yıl sonunda yüzde 9,3'e, 2020 yıl sonunda ise yüzde 6,7’ye geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağını tahmin ettiklerini dile getirdi. 


Murat Çetinkaya, şunları kaydetti: 


"Enflasyonun yüzde 70 olasılıkla 2018 yılı sonunda orta noktası yüzde 13,4 olmak üzere, yüzde 12,5 ile yüzde 14,3 aralığında, 2019 yılı sonunda orta noktası yüzde 9,3 olmak üzere yüzde 7,6 ile yüzde 11 aralığında, 2020 yılı sonunda ise orta noktası yüzde 6,7 olmak üzere yüzde 4,8 ile yüzde 8,6 aralığında gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Tahminleri oluştururken para politikasındaki sıkı duruşun uzun bir süre korunacağı bir çerçeveyi esas aldık. 2018 yıl sonuna dair tüketici enflasyonu tahmini Nisan Enflasyon Raporu'na göre 5 puan yukarı yönlü güncellenerek yüzde 13,4'e yükseltildi." 


"Küresel büyüme yılın ilk yarısında istikrar kazandı"

Çetinkaya, küresel büyümenin yılın ilk yarısında istikrar kazandığını ve gücünü korumaya devam ettiğini söyledi. ABD ekonomisinde büyüme daha istikrarlı bir görünüm arz ederken, Avro Bölgesi, Japonya ve İngiltere'de ekonomik büyümenin yılın ilk çeyreğinde yavaşladığını ifade eden Çetinkaya, bu ülkeler için yıl sonu tahminlerinin aşağı yönlü güncellendiğini dile getirdi.


Gelişmekte olan ülkelerde ise para birimlerindeki değer kayıpları, yükselen petrol fiyatları ve dış ticarette küresel ölçekte artan korumacılık söylemleri nedeniyle büyüme görünümünün ülkeler arasında farklılaştığına dikkati çeken Çetinkaya, yükselen emtia fiyatları ve enerji fiyatlarına karşın, tüketici ve çekirdek enflasyon oranlarının, küresel ölçekte ılımlı seyrettiğini bildirdi.


Çetinkaya, olumlu büyüme performansı ve destekleyici maliye politikasına bağlı olarak Amerikan Merkez Bankasının (Fed) para politikasındaki normalleşme sürecini hızlandırma ihtimalinin belirgin ölçüde yükselerek, ABD tahvil getirilerinin artmasına neden olduğunu belirtti, ABD dolarındaki yükselişin son dönemde küresel finansal piyasalarda dalgalanmalara yol açtığını hatırlattı.


Gelişmekte olan ülkelere yönelik risk algısının bozulmasıyla portföy akımları yılın ikinci çeyreğinde zayıflarken, döviz kurlarında da değer kaybı ve oynaklık artışı gözlendiğini dile getiren Çetinkaya, "2018 yılının ikinci çeyreğinde küresel finansal piyasalarda artan oynaklıklar ve gelişmekte olan ülkelerin risk primlerindeki yükselişler etkili oldu. Bunlara ilave olarak, yurt içi belirsizlikler ve cari açık ile enflasyonda görülen yükseliş Türkiye'nin ülke risk primi ile döviz kurlarına dair göstergelerin olumsuz ayrışmasına yol açtı. Sıkılaşan finansal koşullara paralel olarak ikinci çeyrekte bankaların işletmelere uyguladığı kredi standartları da sıkılaştı, yavaşlayan faaliyetin de etkisiyle işletmelerin kredi talebi azaldı. Böylelikle kredilerin büyüme hızı ikinci çeyrekte de gerilemeye devam etti." diye konuştu.


Çetinkaya, tüketici enflasyonunun ikinci çeyrekte hızlı bir artış kaydederek yüzde 15,4 seviyesine ulaştığını, enflasyondaki yükseliş alt gruplar geneline yaygın olmakla birlikte özellikle gıda, temel mal ve enerji kalemlerindeki artışın dikkati çektiğini söyledi.


Çekirdek enflasyon göstergelerinin de kötüleştiği ve ekonomik birimlerin fiyat artırma eğiliminin oldukça güçlendiğinin gözlendiğini anlatan Çetinkaya, toplam talep koşullarının enflasyon üzerindeki etkisinin ikinci çeyrek itibarıyla kademeli olarak zayıflamaya başlamakla birlikte maliyet yönlü baskılar ve bozulan fiyatlama davranışlarının enflasyon görünümünü olumsuz etkilediğini söyledi.


"Büyümenin sürükleyicisi özel tüketim harcamaları oldu"

İktisadi faaliyet yılın ilk çeyreğinde Nisan Enflasyon Raporu'nda öngörülenden bir miktar daha güçlü seyrederken, büyümenin sürükleyicisinin ağırlıklı olarak özel tüketim harcamaları olduğunu belirten Çetinkaya, iktisadi faaliyetin yurt içi talepteki yavaşlamaya bağlı olarak ikinci çeyrek itibarıyla dengeleme eğilimine girdiğini, diğer taraftan turizmdeki güçlü toparlanmanın desteğiyle net ihracatın büyümeye desteğinin sürdüğünü bildirdi.


Çetinkaya, nisan ayı Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısındaki 75 baz puanlık sıkılaştırmadan sonra iki faiz artırımı ile toplamda 425 baz puanlık ilave parasal sıkılaştırma yaptıklarını ifade etti. Çetinkaya, "Önceki rapor döneminden sonra 23 Mayıs 2018'deki ara toplantıda, piyasalarda gözlenen sağlıksız fiyat oluşumları ve enflasyon beklentilerinde süregelen yükselişin genel fiyatlama davranışlarına dair riskleri artırdığı hususları dikkate alınarak Geç Likidite Penceresi borç verme faiz oranı 300 baz puan artırıldı." dedi.


Para politikasının öngörülebilirliğini artırmak ve aktarım mekanizmasını güçlendirmek amacıyla 28 Mayıs'ta açıklanan kararla da para politikasının operasyonel çerçevesinin sadeleştirilmesi sürecinin 1 Haziran'dan geçerli olmak üzere tamamlandığını aktaran Çetinkaya, böylece bir hafta vadeli repo ihale faizini politika faizi olarak tanımlayarak fonlamayı asli olarak bu kanaldan yapmaya başladıklarını dile getirdi.


Gecelik vadedeki piyasa faizlerinin, gecelik borçlanma ve borç verme oranları arasındaki simetrik koridorda, politika faizinin etrafında oluştuğu bir çerçeveye geçtiklerini bildiren Çetinkaya, haziran ayı PPK toplantısında ise enflasyon ve enflasyon beklentilerinin bulunduğu yüksek seviyelerin fiyatlama davranışları üzerinde risk oluşturmaya devam ettiği vurgusuyla parasal sıkılaştırmanın güçlendirilmesine karar verdiklerini ve politika faizini yüzde 16,50'den yüzde 17,75'e yükselttiklerini söyledi.


"Sıkı para politikasının uzun bir müddet korunmasına karar verdik"

Çetinkaya, temmuzdaki PPK toplantısında ise iç talep koşullarındaki yavaşlamayla para politikasının gecikmeli etkilerinin izlenme gereğini dikkate alarak, politika faizini değiştirmediklerini belirterek, "Bununla birlikte enflasyon ve enflasyon beklentilerinin bulunduğu yüksek seviyelerin fiyatlama davranışları üzerinde risk oluşturmaya devam ettiğine dikkati çekerek sıkı para politikasının uzun bir müddet korunmasına karar verdik." ifadelerini kullandı.


Mayıs ve haziran aylarındaki parasal sıkılaştırma ve Türkiye'nin risk priminde gözlenen artışın, kur takası faizlerinin tüm vadelerde bir önceki rapor dönemine göre yükselmesine neden olduğuna işaret eden Çetinkaya, "Getiri eğrisi daha negatif eğim alarak gerek önceki rapor dönemine göre gerekse emsal ülkelere kıyasla daha sıkı parasal koşullar ima eden bir görünüm sergiledi." dedi.


Gelişmekte olan ülkelere yönelik bozulan risk algısına ilave olarak jeopolitik gelişmeler ile yurt içindeki makroekonomik görünüme dair endişeler sonucunda, Türk lirasının ima edilen oynaklığının Nisan Enflasyon Raporu dönemine kıyasla belirgin şekilde yükseldiğini anlatan Çetinkaya, şunları kaydetti:


"Ticari kredi büyümesi, kredi koşullarındaki sıkılaşma ve kredi talebindeki düşüş kaynaklı olarak yılın ikinci çeyreğinde yavaşlarken, tüketici kredileri büyümesi, konut kredilerindeki kampanyalara bağlı olarak bir miktar hızlandı. Yılın ikinci çeyreğinde belirgin şekilde bir sıkılaşmaya işaret eden finansal koşullar endeksine başta getiri eğrisinin eğimi ve risk primindeki gelişmeler olmak üzere tüm bileşenler sıkılaştırıcı yönde etkide bulundu."


"Gıda fiyatlarındaki oynaklık enflasyon üzerinde etkili oldu"

Çetinkaya, tüketici enflasyonunun, yılın ikinci çeyreğinde bir önceki çeyrek sonuna kıyasla 5,2 puan artarak, yüzde 15,4 ile Nisan Enflasyon Raporu öngörüsünün önemli ölçüde üzerinde gerçekleştiğini, benzer görünümün işlenmemiş gıda ve alkol-tütün dışı tüketici enflasyonu tahmininde de gözlendiğini söyledi.


Yakın dönemde maliyet yönlü gelişmeler ve gıda fiyatlarındaki oynaklığın enflasyon üzerinde etkili olduğuna işaret eden Çetinkaya, fiyat artışlarının alt kalemler bazında genele yayılan nitelik gösterdiğini belirtti. Türk lirasındaki değer kaybının yanı sıra petrol ve emtia fiyatlarındaki artışın da bu gelişmede etkili olduğuna dikkati çeken Çetinkaya, talep koşullarının enflasyonu yükseltici etkisinin bir miktar zayıflamakla birlikte, yılın ikinci çeyreğinde de devam ettiğini bildirdi.


Çetinkaya, yılın ikinci çeyreğinde yıllık enflasyondaki yükselişe en belirgin katkının, temel mal grubundan geldiğini vurgulayarak, "Döviz kurunun birikimli etkileri ve güçlü seyreden toplam talep koşulları bu görünümde etkili oldu. Ayrıca, gıda, hizmet ve enerji gruplarının katkısındaki artış da dikkat çekti. Gıda grubunun yıllık enflasyonunda gözlenen tahminlerin ötesindeki sert yükseliş temelde döviz kuru gelişmeleri ve bazı tarım ürünlerindeki olumsuz arz koşulları nedeniyle yükselen işlenmemiş gıda fiyatlarından kaynaklandı. Hizmet grubu yıllık enflasyonundaki artışta ise Türk lirasındaki zayıf seyrin yanı sıra geçmiş enflasyona endeksleme davranışı, gıda enflasyonundaki bozulma, turizm sektöründeki canlı görünüm ve reel birim iş gücü maliyetleri etkili oldu. Döviz kuru etkileri ve uluslararası petrol fiyatlarındaki artış enerji enflasyonunu yükseltirken, akaryakıt fiyatlarındaki eşel mobil uygulaması bu grupta daha olumsuz bir görünümü sınırladı." diye konuştu.


"Tüketici fiyatlarında maliyet baskısı güçlendi"

Üretici enflasyonunun ikinci çeyrek sonunda yüzde 23,7'ye ulaşmasıyla, tüketici fiyatları üzerinde maliyet baskısının önemli ölçüde güçlendiğini dile getiren Çetinkaya, bu dönemde talep koşullarının, önceki çeyreğe kıyasla azalmakla birlikte, enflasyonu yükseltici etkide bulunmaya devam ettiğini aktardı. Ayrıca, turizm sektöründeki canlı görünümün devam etmesinin, bu sektörle bağlantısı güçlü kalemlerde enflasyon baskılarını artırdığını vurgulayan Çetinkaya, bu dönemde çekirdek enflasyon göstergelerinde ve enflasyon beklentilerinde de belirgin bozulma gözlendiğini belirtti. Enflasyon ve enflasyon beklentilerinin ulaştığı yüksek seviyelerin, fiyatlama davranışının bozulmasına, ekonomide talep ve maliyet yönlü baskıların ötesinde fiyat artırma eğiliminin güçlenmesine neden olduğuna işaret eden Çetinkaya, yayılım endekslerine göre ekonomik birimlerin fiyat artırma eğiliminin oldukça güçlendiğini söyledi.


Çetinkaya, iktisadi faaliyetin yılın ilk çeyreğinde Nisan Enflasyon Raporu'nda öngörülenden bir miktar daha güçlü seyrettiğini bildirerek, "Bu dönemde Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) dönemlik olarak yüzde 2, yıllık olarak ise yüzde 7,4 oranında artış kaydetti. İlk çeyrekte dönemlik ve yıllık büyümenin kaynağı yurt içi talep oldu. İş gücü piyasasındaki iyileşmenin etkisiyle, özel tüketim güçlü artış kaydetti. Kamu tüketiminin büyümeye desteği ise daha sınırlı kaldı. Bu dönemde yatırımların yıllık büyümeye katkısı makine-teçhizat yatırımları ve inşaat yatırımları kaynaklı oldu. Yatırımların dönemlik büyümeye katkısı yalnızca inşaat yatırımlarındaki artıştan kaynaklandı ve makine-teçhizat yatırımlarındaki gerileme derinleşti. Net ihracatın yıllık büyümeye katkısı düşürücü yönde olurken, ithalattaki belirgin azalış nedeniyle net ihracatın dönemlik büyümeye etkisi artırıcı yönde gerçekleşti." ifadesini kullandı.


"İktisadi faaliyet dengelenmeye devam edecek"

İkinci çeyreğe dair açıklanan verilerin, iktisadi faaliyetin yavaşlayarak dengelenme sürecine girdiğini gösterdiğine dikkati çeken Çetinkaya, bu eğilimin yakın dönemde istihdam ve işsizlik verilerine de yansımaya başladığını dile getirdi. Bu dönemde, finansal koşullardaki sıkılaşma, talep belirsizliği ve enflasyondaki yukarı yönlü seyrin, yurt içi talebi tüketici ve yatırım harcamaları kanalıyla sınırlayacağını öngördüklerini vurgulayan Çetinkaya, bununla birlikte kamu kesiminin harcamalar ve diğer mali tedbirler aracılığıyla iktisadi faaliyeti destekleyici duruşunun, ikinci çeyrekte yurt içi talepteki yavaşlamayı kısmen sınırladığını söyledi.


Çetinkaya, turizmdeki toparlanmanın güçlü şekilde devam etmesi ve iç talepteki ivme kaybına bağlı olarak ithalat talebinde gözlenen azalma neticesinde net ihracatın büyümeye olumlu katkısının sürdüğünü gözlemlediklerini aktardı. Başta petrol fiyatları olmak üzere ithalat fiyatlarında gözlenen yükseliş, cari işlemler dengesini olumsuz etkilemeye devam ederken, yurt içi talepte görülen yavaşlamanın, altın ve enerji hariç cari işlemler dengesindeki kötüleşmeyi sınırladığını bildiren Çetinkaya, "Yılın ikinci yarısında iktisadi faaliyetin dengelenmeye devam edeceğini öngörmekteyiz. Reel kurdaki birikimli değer kayıplarının, turizmdeki güçlü toparlanmanın ve küresel büyümedeki olumlu seyrin etkisiyle mal ve hizmet ihracatının büyümeye desteğini sürdürerek cari işlemler dengesini olumlu etkilemeye devam etmesini bekliyoruz." şeklinde konuştu.


"Küresel risk algılamalarında bozulma beklemiyoruz"

Enflasyon tahminlerinde küresel büyüme ve gelişmiş ülke para politikaları görünümüyle enerji, ithalat ve gıda fiyatlarının da önemli rol oynadığına işaret eden Çetinkaya, şu değerlendirmelerde bulundu:


"Küresel büyüme görünümündeki olumlu seyrin, önümüzdeki dönemde de devam etmesini ancak yılın ikinci çeyreğinde küresel büyüme hızının Nisan Enflasyon Raporu varsayımlarımıza kıyasla daha düşük düzeyde gerçekleşmesini bekliyoruz. Bu çerçevede, orta vadeli tahminleri oluştururken ihracat ağırlıklı küresel büyüme patikası varsayımımızı 2018 yılı için sınırlı bir miktar aşağı yönlü güncelledik. Nisan Enflasyon Raporu sonrasında gerçekleşen, Amerikan Merkez Bankası ve Avrupa Merkez Bankası toplantılarında alınan kararlar, küresel para politikası normalleşme hızının önceki rapor dönemine göre bir miktar arttığına işaret ediyor. Bu çerçevede, orta vadeli tahminleri oluştururken dışsal olarak aldığımız yurt dışı faiz patikası varsayımını, sınırlı bir miktar yukarı çektik. Ayrıca önümüzdeki dönemde küresel risk algılamalarında mevcut duruma kıyasla ek bir bozulma olmayacağını varsaydık."


"İç talepteki yavaşlama sinyalleri belirginleşti"

Çetinkaya, "Enflasyon Raporu 2018-III Bilgilendirme Toplantısı"nın ardından ekonomist ve gazetecilerin soruları yanıtladı.


İç talepteki dengelenmenin enflasyona yansımalarının ne zaman görülmeye başlanacağına ilişkin soru üzerine Çetinkaya, iç talepteki yavaşlama sinyallerinin belirginleştiğinin görüldüğünü ifade etti.


Çetinkaya, bugün itibarıyla bir ılımlı dengelenme senaryosunun baz senaryoları olduğunu belirterek, "Çıktı açığı ve enflasyona etkiler üzerinden baktığımızda, çıktı açığı yılın üçüncü çeyreğinde negatife geçiyor ve dördüncü çeyrek boyunca negatif bölgede kalıyor. Bu anlamda talep koşullarının enflasyona yaptığı olumsuz katkının tersine döndüğü bir görünüm söz konusu. Ancak talep faktörünün dışında fiyatlama davranışlarındaki bozulma ve ataleti dikkate aldığımızda yine rapordaki patikada göreceğiniz üzere iç talep etkilerini özellikle son çeyrek itibarıyla görmeye başlayacağız ve oradaki düşüş süreciyle birlikte yıl sonundaki tahmine yaklaşacağını varsayıyoruz." diye konuştu.


Para politikasının öngörülebilirliği konusunda Merkez Bankasının hedeflerine ilişkin soru üzerine Çetinkaya, bu raporda, tahminlerinin piyasa tahminlerini biraz daha yakınsadığını söyledi.


Çetinkaya, bu raporda yapılan değişikliklerden birinin riskler bölümü olduğuna değinerek, dikkatli incelendiğinde gelecek dönemlerde enflasyon raporunun önemli bileşenlerinden biri olacağının altını çizdi. 


Tüm olası risk faktörlerinin, hangi kanallardan para politikası kararlarını ve enflasyon görünümü etkileyeceğini ve bu anlamda ne tarz tepkiler verebileceklerini bu bölümde paylaştıklarını anlatan Çetinkaya, şunları kaydetti.


"Merkez Bankası tahminlerinin ve kararlarının yön gösterici olması önemli. Bu anlamda beklentiler elbette para politikası kararlarının bir bileşenidir ancak tek bileşeni değil. Bu anlamda öngörülebilirliği artırmak daima bizim için öncelikli hedeflerden birisi oldu. Para politikası çerçevesinde yaklaşık 7 yıldan sonra sadeleşmenin tamamlanmış olması bunu hedefleyen adımlardan birisiydi. Bunun dışında elbette piyasa beklentilerini yönlendirebilmek adına Merkez Bankasının iletişimi ve stratejisiyle ilgili bazı ilave adımlar atılması gereğini görürse kurul önümüzdeki dönemde bunları da elbette yaparız."


Çetinkaya, mali politikalara ilişkin soru üzerine de bunların kısa ve orta-uzun vade şeklinde iki başlıkta değerlendirmek gerektiğini ifade ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:


"Öncelikle maliye politikası-para politikası eşgüdümünün makro dengeleri sağlayıcı ılımlı dengelenmeye destek verici bir politika koordinasyonu olarak görüyoruz. Kısa vadede harcama ve teşviklerin optimize edilmesinin bütçeye yansımaları olacaktır. Yönetilen ve yönlendirilen fiyatlarla ilgili enflasyon gelişmelerini ve fiyat istikrarını dikkate alan adımlar zaten bir süredir atılmakta. Bunların elbette bütçe parametreleri dikkate alınarak önümüzdeki dönemde yine enflasyon hedefiyle uyumlu şekillenmesini bekliyoruz. Bu yönde bir iradenin de olduğunu görüyoruz."


"Para Politikası Kurulu gerekli adımları atar"

Orta-uzun vadede, vergi kompozisyonunun enflasyon oynaklığını azaltacak bir biçimde şekillenmesi, kamu harcamalarının etkinliğin artırılması ve bu anlamda eş güdümün kalıcı hale gelmesinin önemine işaret eden Çetinkaya, şöyle devam etti:


"Yeni OVP'nin önemli olacağını düşünüyoruz. OVP çalışmalarına her zaman olduğu gibi Merkez Bankasının katkısı talep edildiğinde, bu konuda görüşlerimiz sorulduğunda bunları elbette politika yapıcılarla paylaşacağız. Maliye politikası eşgüdümü önümüzdeki dezenflasyon sürecinin önemli bileşenlerinden birisi. Eş güdümü ve gelecek katkıyı takip ediyor olacağız. Hangi sebeple olursa olsun sizlerle paylaştığımız enflasyon tahmin patikasından belirgin bir sapma olacağı kanaati kurulda (PPK) oluşursa gerekli adımlar atılır, bunun karşılığı bir ilave parasal sıkılaştırmaysa bu gerçekleştirilir. Zaten son kararımızda orta vadeli söylemimizi bu anlamda daha net bir hale getirdik. Uzunca bir süre para politikasındaki sıkı duruşun korunacağını ifade ettik. Bu ilave sıkılaştırmayı gerektiriyorsa ilave sıkılaştırma da tereddüt etmeden gerçekleştirilir."


Kurun enflasyon üzerindeki birikimli etkilerinin ne kadarının gözlemlenebileceğinin sorulması üzerine Çetinkaya, maliye politikası eş güdümünün gelecek dezenflasyon sürecinin önemli bileşenlerinden birisi olduğunu, eşgüdümü ve gelecek katkıyı takip edeceklerini bildirdi.


Çetinkaya, kur, maliyet yönlü etkiler ve son yıllardaki şokların, maliyet kanalıyla enflasyon üzerinde ciddi bir baskı oluşturduğuna işaret ederek, atacakları adımların, para politikası kanalıyla gelişmelerin, enflasyon ve beklentiler üzerinde, fiyatlama davranışları üzerinde kalıcı bir bozulma oluşturmasının önüne geçilmesi olacağını dile getirdi.


Para politikasının kararlarını bu yönde şekilleneceğini vurgulayan Çetinkaya, "Geçtiğimiz aylarda da bu anlamda ciddi, kayda değer sıkılaştırma yaptık. Bunun etkilerini görmeye devam ediyoruz. Önümüzdeki dönemde de tüm parametreleri yakından takip ediyor olacağız. Bu anlamda risk pirimini de düşürebilecek, enflasyona gelebilecek maliyet yönlü etkileri de dengeleyebilecek, para politikası adımları ihtiyaç görüldüğü ölçüde önümüzdeki toplantıda atılmaya devam edilecek." değerlendirmesinde bulundu.


"Gıda Komitesi başarılı kararlar aldı"

Gıda enflasyonu ile Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesinin icraatlarına ilişkin bir soru üzerine Çetinkaya, komitenin aldığı kararları konjonktürel ve yapısal olarak iki başlık altında değerlendirmek gerektiğini söyledi.


Çetinkaya, konjonktürel adımların, dönemsel arz ve fiyat şokları dahil, dikkat çekici artışların önüne geçebilmek ve piyasadaki dengelenmeyi sağlayabilmek adına atılan adımları ifade ettiğini vurgulayarak, bu yönde Gıda Komitesinin başarılı kararlar aldığını dile getirdi.


Yapısal unsurların da çok önemli olduğuna işaret eden Çetinkaya, "Merkez Bankası olarak daha ziyade yapısal ve kalıcı reformları önemsiyoruz. Beşeri sermayemizle de bu alanlara katkı vermeye çalışıyoruz. Bu yönde atılan bazı adımların etkilerinin görülmeye başladığını önümüzdeki dönemde daha fazla görünür olacağını umuyoruz. Yine bu konuda özellikle yapısal unsurlarla ilgili katkı vermeye devam edeceğiz." diye konuştu. 


Kurumsal firmalarla ilgili döviz borcu çalışmasında özellikle büyük firmalara yönelik veri tabanı çalışması yaptıklarına dikkati çeken Çetinkaya, şöyle devam etti: 


"Mayıs ayı itibarıyla detaylı verileri toplamaya başladık. Bunları analiz ediyoruz. Elbette verilerin daha fazla birikmesi, daha geniş bir sette çalışma yürütebilmek, veri kalitesini artırabilmek adına önümüzdeki dönemde çalışmalarımız devam edecek. Diğer taraftan kendi değerlendirmelerimizi yapıp ilgili paydaşlarla paylaşıyor olacağız. Buradan herhangi bir düzenleme ihtiyacı olduğu kanaati oluşursa koordineli bir biçimde bunların gerçekleştirilmesi söz konusu olacaktır. Bugün itibarıyla daha ziyade verilerin toplanması ve değerlendirilmesi aşamasında olduğumuzu ifade edebilirim." 


"Merkez Bankasına verilmiş hedef ve araç bağımsızlığı var"

Çetinkaya, Merkez Bankasının bağımsızlığına ilişkin bir soru üzerine, Para Politikası Kurulunun (PPK) kararlarını tamamen enflasyon görünümünü dikkate alarak belirlediğini bildirdi. Geçmiş toplantılarda da ciddi bir sıkılaştırma yaparken hem mevcut şartları hem gelecek döneme yönelik tahminleri hem de risk senaryolarını dikkate alarak kararların alındığını vurgulayan Çetinkaya, son toplantının da bu anlamda bir istisna olmadığının altını çizdi. Çetinkaya, "Önümüzdeki toplantılar da istisna olmayacak. Merkez Bankasına yasayla verilmiş net bir hedef ve bir araç bağımsızlığı var. Merkez Bankası sosyal, toplumsal refaha katkıda bulunmak üzere fiyat istikrarının sağlanması amacı yönünde gereken adımları, gereken zamanda, kendi görev ve değerlerine göre atar ve atmaya devam edecek." ifadesini kullandı. 


Şu anda enflasyonun hedeften belirgin olarak saptığı bir dönemde bulunulduğuna dikkati çeken Çetinkaya, şunları kaydetti:


"Beklentileri çıpalama gücü azalıyor. Bu yönüyle baktığımızda, o yüzden enflasyon raporunda risk senaryolarımızı daha detaylı verdik, 'Hem hedefler, hem tahminler, hem bu tahminlere yönelik risk senaryoları ve bu patikada gerçekleşebilecek olası değişiklikler aşağı ve yukarı yönlü olmak üzere nasıl değerlendirilmeli, biz nasıl bakıyoruz?', PPK olarak raporda bunların detaylarını vermeye çalıştık. Önümüzdeki dönemde de bunları daha detaylı paylaşacağız ancak hedeflerimizde herhangi bir değişiklik öngörmüyoruz. Biz olabildiğince kısa sürede yüzde 5'lik hedefimize kalıcı bir biçimde ulaşabilmek üzere para politikasını şekillendiriyor olacağız." 


Çetinkaya, verdikleri kararlarda enflasyon görünümünü dikkate aldıklarının altını çizdi. Tahminleri dışında birçok veri seti bulunduğunu, sayısal veriler ve reel sektör çalışmalarından gelen bilgilerin de PPK'ye sunulduğunu aktaran Çetinkaya, kararların tüm bu verilere göre şekillendiğini bildirdi. 


Maliye politikasının da ilgililer tarafından kendi parametreleri çerçevesinde oluşturulacağına işaret eden Çetinkaya, "Kritik nokta, eş güdüme dair geçtiğimiz günlerde de artan vurgu. Bunun politikalara yansımasının artarak devam etmesini bekliyoruz." dedi.


Para Politikası Kurulunun faiz kararı

Para Politikası Kurulunun (PPK) son toplantısında alınan faiz kararıyla ilgili bir soru üzerine, karar metninde detaylı bir biçimde faktörlerden bahsettiklerini anımsatan Çetinkaya, son üç toplantıda 500 baz puanlık sıkılaştırmaya gittiklerine dikkati çekti. 


Çetinkaya, finansal aktarımın belli bir gecikmeyle etki gösterdiğini ve bu etkileri görmeye devam ettiklerini belirterek, "Kurul, güçlü parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerinin takip edilmesinin faydalı olacağını değerlendirdi. İç talep koşulları, çıktı açığı ve önümüzdeki dönem patikasının biraz daha netleşmesi, bu toplantıda bekleme kararını etkileyen unsurlar oldu." diye konuştu.


Kurulun, maliye politikasındaki dengelenme sürecinde enflasyonla ve cari açıkla mücadeleye gelecek desteğin etkilerini görmek istediğini kaydeden Çetinkaya, "Orta vadeli duruşumuzla ilgili görüşümüz son derece net. Gelinen seviyeler ve fiyatlama davranışlarında genele yaygın bozulma, sıkı para politikası duruşunun uzun süre korunmasını gerektiriyor. Önümüzdeki toplantılarda da gelişmeleri dikkate alarak gereken adımlar neyse onları atıyor olacağız." ifadesini kullandı. 


Çetinkaya, hem hükümetle hem de ilgili paydaşlarda ekonomi politikalarının yapımı ve risklerin değerlendirilmesi sürecinde düzenli temas halinde olduklarına işaret ederek, "Orta Vadeli Program (OVP) elbette kabine tarafından oluşturulan bir ekonomik program metni. Yeni bir çerçeveyle oluşturuluyor. Her yıl Merkez Bankası özellikle enflasyon ve makro dengelerle ilgili alanlarda katkı sağlıyor. Bu yıl da aynısı olacak, değişen bir şey yok. Temaslarımızı ve katkılarımızı sürdürüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.


"Bankalar likidite ve sermaye olarak güçlü"

Reel sektöre yönelik riskleri ve finansal kesimin durumunu da değerlendiren Çetinkaya, son yıllarda döviz kuru ve finansal maliyetlerdeki artışın reel sektör bilançolarını etkilediğini ve bunları diğer paydaşlarla yakından takip ettiklerini söyledi.


Çetinkaya, özellikle proje finansmanı kredileriyle ilgili yeniden yapılandırmada bir miktar artış olduğunu gözlemlediklerine dikkati çekerek, şöyle devam etti:


"Taleplerin, nakit akışına dayalı yeniden kredi yapılandırması şeklinde gerçekleştiğini görüyoruz. Bunun da dikkat çekici veya sinyal veren bir risk olmadığı kanaatindeyiz ama elbette paydaşlarla yakından takip ediyoruz. Finansal kesime de bunun doğrudan ve dolaylı etkileri olabilir. Bugün itibarıyla bankacılık sektörünün hem likidite hem sermaye tamponlarının hem mevcut hem de olası şokları karşılayabilecek ölçüde güçlü olduğu kanaatindeyiz. Diğer paydaşlarımızla gelişmeleri sürekli takip ediyoruz ve stres senaryolarımız da sürekli gündemimizde."


"Toplantı sayısında değişiklik öngörmüyoruz"

Çetinkaya, PPK toplantı sayısında artış olup olmayacağına yönelik soru üzerine, şunları kaydetti: 


"Toplantı sayılarıyla ilgili herhangi bir değişiklik öngörmüyoruz. Biz 2016 yılında bu değişikliği yaparken iletişimimizi net biçimde ortaya koyduk. Enflasyonda dönemsel dalgalanmalar olabilir biz orta vadeye bakmak durumundayız. Daha geniş bir veri setiyle yılda 8 toplantıyla bunun başarıyla yapılabileceğini düşünüyoruz. Kararımızda değişiklik gerektiren herhangi bir gelişme bu dönemde olmadı."


Kurul kararlarının faize ve büyümeye etkisini de değerlendiren Çetinkaya, çıktı açığı başta olmak üzere tüm faktörleri, iktisadi faaliyet ve diğer makro dengelere dair etkileri dinamik bir biçimde takip ederek değerlendirdiklerini söyledi.

Kategoriler Ekonomi
Yorumlar