Erdoğan'dan yeni anayasa çağrısı

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan partisinin TBMM'deki grup toplantısında yaptığı konuşmada; tüm siyasi partilere, akademisyenlere, sivil toplum kuruluşlarına, üniversitelere ve medya mensuplarına 'yeni anayasa' için çağrıda bulunarak, "Gelin, hep birlikte yeni Anayasa konusundaki tekliflerimizi yıl içinde hazırlayalım ve tartışmaya başlayalım. Kimseyi dışarda bırakmadan bunları milletimizle paylaşalım" ifadelerini kullandı.

Abone ol
Abone ol Haberi dinle

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Meclis grup toplantısında konuştu.

Erdoğan, dünyada, halkının kurtuluş savaşını bizzat yürüten, yeni devletini bizzat kuran, her badirenin ardından tekrar ayağa kalkıp hizmete devam eden pek az Meclis olduğunu söyledi.

"Ülke ve millet olarak böyle bir Meclise sahip olmakla ne kadar övünsek azdır." diyen Erdoğan, TBMM'yi, yeni ve tarihi bir görevin daha beklediğini belirtti.

Bir süredir hazırlıklarını yürüttükleri reform paketinin çatısını oluşturan yeni anayasa teklifini, geçen hafta kabine toplantısının ardından kamuoyuyla paylaştıklarını hatırlatan Erdoğan, "Cumhur İttifakı'ndaki ortağımız MHP'nin de bu teklife olumlu bakmasıyla inşallah Türkiye, tarihinde ilk defa sivil bir Anayasa hazırlama ve gerçek bir özgürlük ortamında milletin takdirine sunma şansına sahip olmuştur. Milli iradenin gücünü yansıtacak yeni anayasamızın, Cumhuriyetimizin 100'üncü yılı için belirlediğimiz hedefleri taçlandıracağına inanıyorum." diye konuştu.

Türkiye, AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak bu noktaya bir anda gelinmediğini söyleyen Erdoğan, "Tek parti dönemi faşizminin ardından önce 1960 darbesi, ardından 1980 darbesi gölgesinde hazırlanan anayasaların yol açtığı sorunların Türkiye'ye ağır maliyetleri oldu. Vesayeti ve bürokratik oligarşiyi besleyen, darbelere çanak tutan, milli iradenin etkisini sınırlayan bu anayasaların ruhuna sinen çarpıklık, tüm değişikliklere rağmen giderilemedi." dedi.

Milletin desteğiyle sağlanan uzun süreli iktidar dönemleri bile bu sıkıntıları çözmeye yetmediğini söyleyen Erdoğan, şöyle konuştu:

"Hatırlarsanız, iktidarımızın ilk dönemlerinde vesayetin kanlı cinayet oyunlarından vesayet kurumlarının ve medyanın küstah meydan okumalarına kadar nice demokrasi ayıbıyla karşı karşıya kalmıştık. Adını utanmadan Cumhuriyet mitingleri koydukları gösterilerle, savcısından rektörüne kadar kendini devletin ve milletin üstünde gören nice kibir abidesinin saldırılarına şahit olduk. Demokrasiye ve milli iradeye alenen kast eden faşist zihniyetle yol yürümekten çekinmeyenlerin, siyaset kurumuna ve yüce Meclise nasıl ayar verme yarışına girdiklerini unutmadık.

Partimize kapatma davası açıldığında, buna karşı omurgalı bir duruş sergilemek yerine dava dosyasına belge üretme peşine düşenleri de elbette unutmadık. Hatta daha ileri giderek söylüyorum, Türkiye son 7-8 yılda sınırlarının içinden ve dışından sayısız yeni işgal girişimiyle karşı karşıya kaldı. Terörün, teröristin, sinsiliğin, alçaklığın, riyakarlığın her türlüsünü yaşadık. Hamdolsun, bu ihanetlerin hepsi aziz milletimizin sinesine çarparak paramparça oldu. Bir yandan istiklalimize ve istikbalimize sahip çıkarken diğer yandan sürekli sorun üreten yönetim sistemimizi de rehabilite etmek için çalıştık, çırpındık. Sonunda, 15 Temmuz darbe teşebbüsünün ardından Cumhur İttifakı olarak ülkemizi yeni bir yönetim sistemine kavuşturmayı başardık."

Sürekli yeni reformlarla sistemi iyileştirme çabasında olmalarına rağmen darbe anayasasının ruhundan kaynaklanan anaforların bir türlü bitmek bilmediğini vurgulayan Erdoğan, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni çalışırken karşımıza hep Anayasa meselesinin çıktığını gördük. Daha sonraki uyum çalışmalarında da aynı durumla karşılaştık." dedi.

Adalet Bakanlığınca hazırlanan Yargı Reformu Strateji Belgesi hazırlıklarında da buna şahit olduklarını anlatan Erdoğan, "Cumhurbaşkanlığı Yardımcımız tarafından yeni yönetim sisteminin birinci yılının ardından yapılan kapsamlı analiz çalışmalarında da bununla yüzleştik. Yakında kamuoyuyla paylaşacağımız İnsan Hakları Eylem Planı hazırlıklarında da bunu gördük. Elbette Meclis'te yürütülen pek çok çalışmada da bu gerçek hep karşımıza çıktı." diye konuştu.

"Yeni anayasayı konuşmak ve hazırlamak için şartlar gayet uygun"

Erdoğan, attıkları her adımda meselenin, eklektik yöntemlerle, yamalarla, restorasyonlarla çözülemeyeceği gerçeğiyle bir kez daha karşılaştıklarını belirtti.

Geçmişte aynı tespitler ve ihtiyaçlarla Meclis'te yeni bir anayasa çalışmasını başlattıklarını anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Meclis çoğunluğu bizim partimizde olmasına rağmen tüm partilerden eşit sayıda üyenin katılımıyla bir komisyon kurarak, yeni anayasa için ilk adımı atmıştık. Bu samimi adımımız, CHP'nin işi sürekli yokuşa sürmesi ve nihayet masayı devirmesiyle akamete uğramıştı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçiş aşamasında tekrar bu hususu değerlendirmeye aldık. Ancak darbe girişiminin şokunu henüz üzerinden atamamış bir Türkiye ikliminin buna uygun olmadığını gördüğümüz için konuyu gündeme getirmedik. Bugün artık hem vesayetin gücünü kırmış hem darbe niyetlilerine mesajını açıkça vermiş hem de uluslararası alanda özgürce hareket etme iradesini ortaya koymuş bir Türkiye var. Yani yeni anayasayı konuşmak ve hazırlamak için şartlar gayet uygun. Üstelik, küresel siyasi ve ekonomik güç dengelerindeki değişimde hak ettiğimiz yeri alma fırsatını kamil manada değerlendirebilmek için de daha sağlam bir çatıya ihtiyacımız bulunuyor. Milletimizin reform gündemimize olan samimi ilgisi ve yüksek beklentisi de bizi yeni anayasa hazırlama teklifimizi kamuoyuna sunma konusunda cesaretlendirmiştir."

Anayasaların, doğaları gereği mümkünse toplumun tamamının ama mutlaka kahir ekseriyetinin desteğini almak mecburiyetinde olduğunu belirten Erdoğan, "Bu da ancak yeni anayasanın ülkedeki tüm kesimlerin kendilerini içinde bulabileceği bir formülle hazırlanmasıyla mümkün olabilir. Geçmişteki reform çalışmalarımızda, bu konuda epeyce bir birikim ve tecrübe sahibi olduk. Kimi başarıyla biten kimi kısmi olarak sonuçlanan kimi de neticesiz kalan reform çalışmalarımız bize, yeni Anayasa hazırlıklarında nasıl davranmamız gerektiği hususunda yol gösterecektir." dedi.

Tercihlerinin, tüm siyasi partilerin bu sürecin içinde yer alması olduğunun altını çizen Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bunun için sonuna kadar samimi bir gayret göstereceğiz. Ancak şu veya bu sebeple, kimi siyasi partiler kendini sürecin dışında tutsa bile, biz milletimizin tüm kesimleriyle oturup konuşarak, yeni anayasa çalışmalarının içinde olmalarını mutlaka temin edeceğiz. Bunun için sonuna kadar, acele etmeden, her kesimle gereken istişareleri yaparak, önümüzdeki asrın ihtiyaçlarını karşılayacak bir anayasa metni ortaya çıkartmalıyız. Hatta bu öyle bir metin olsun ki Türkiye Cumhuriyeti'nin 150'nci, 200'üncü yılları kutlanırken bu anayasa çalışması tarihi dönüm noktalarından biri olarak gösterilsin. Bu öyle bir metin olsun ki anayasa hukuku literatüründe tüm dünyada örnek gösterilsin, diğer toplumlara da ilham versin.

Türkiye'ye 18 yılda Cumhuriyet tarihinde görülmemiş eserler ve hizmetler kazandırmış bir kadro olarak, 2023'e giden yolda milletimize ilk sivil yeni Anayasayı kazandırma şerefine de nail olacağız. Hiç şüphesiz bu konuda en önemli görev Türkiye Büyük Millet Meclisimize, onunla birlikte Cumhur İttifakımıza ve AK Parti Grubumuza düşecektir. Sizlerden bu sürece özellikle sahip çıkmanızı istiyorum."

Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin gerek daha önce yaptığı açıklamayı gerekse partisinin dünkü grup konuşmasında ortaya koyduğu çerçeveyi memnuniyetle karşıladıklarını belirterek, "Bu konuda Cumhur İttifakı olarak tam bir anlayış birliği içinde olduğumuzu görüyoruz." dedi.

Yakında kamuoyuyla paylaşacakları İnsan Hakları Eylem Planı'nda, diğer başlıkların yanı sıra yeni Anayasa meselesiyle ilgili de özet bir çerçeve ortaya koyacaklarını bildiren Erdoğan, şunları kaydetti:

"Buradan siyasi partilerimize, akademisyenlerimize, üniversitelerimize, sivil toplum kuruluşlarımıza, medya mensuplarımıza, velhasıl tüm fikir ve aksiyon insanlarımıza çağrıda bulunmak istiyorum. Gelin, hep birlikte yeni Anayasa konusundaki tekliflerimizi yıl içinde hazırlayalım ve tartışmaya başlayalım. Hiç kimseyi ve hiçbir kesimi dışarıda bırakmadan, vizyoner bir bakış açısıyla, hüsnü niyetle, yapıcı bir yaklaşımla bunları milletimizle paylaşalım. Ortak yönlerde zaten bir sorun yok. Farklı görüşleri tekrar tekrar konuşalım, tartışalım. Nihai olarak milletimizin önüne mümkün olan en kapsayıcı, en ufku geniş, ülkeyi en uzun süre taşıyacak metni koyalım. Cumhuriyetimizin 100. yılını darbe anayasasıyla değil, bu ülkeye ve millete yakışan yeni sivil bir Anayasa ile karşılayalım. Biz Cumhur İttifakı olarak yeni Anayasa çalışmalarına en yapıcı katkıyı sunmakta kararlıyız. Nihai karar elbette milletimizin olacaktır. Yeni Anayasamızın şimdiden ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum."

Erdoğan, "Dünya, salgın tehdidinin ve tedbirlerinin yol açtığı çok ağır sonuçlarla yüzleşiyor. Türkiye olarak biz, hem sağlık altyapımızın ve sistemimizin gücü hem aldığımız ekonomik ve sosyal tedbirler sayesinde, hamdolsun bu süreci nispeten daha az hasarla atlatıyoruz." dedi.

Batılı ülkeler salgınla baş etmekte zorlanırken Türkiye'nin salgın sonrası dönemin hazırlıklarına başladığını bildiren Erdoğan, "Elbette, faaliyetlerine ara verilen esnaflarımız başta olmak üzere, salgından olumsuz etkilenen her vatandaşımızın sıkıntısını biliyor, meselesini yakından takip ediyoruz." dedi.

Sıkıntıların çözümü için sürekli yeni destek programları geliştirdiklerini belirten Erdoğan, hiçbir vatandaşın kendini sahipsiz hissetmemesi için devletin tüm imkanlarını harekete geçirdiklerini söyledi.

"Hazinemiz, tamamen esnafımızın ve milletimizin emrindedir"

Pek çok ülkenin ciddi güvenlik zafiyetleri yaşarken, Türkiye'de polisin, bekçinin, jandarmanın, öğretmenin, imamın gerektiğinde vatandaşın evine kadar giderek onlara yardımcı olduğunu anlatan Erdoğan, "Sadece sosyal koruma kalkanı kapsamında vatandaşlarımıza ve çalışanlarımıza verdiğimiz destekler 51 milyar lirayı geçti. Her kesimden insanımıza destek olmak için doğrudan veya dolaylı olarak yüzlerce milyar liralık kaynağı milletimizin hizmetine sunduk. Bizim şu anda Hazinemiz, tamamen esnafımızın ve milletimizin emrindedir. Bay Kemal, bunları takip edemiyorsa ben ne yapayım? Ama biz, kasamızdan çıkanı biliyoruz. Nereye ne verdiğimizi gayet iyi biliyoruz." ifadelerini kullandı.

Bunları yaparken, yatırım programında yer alan projeleri de ihmal etmediklerinin altını çizen Erdoğan, neredeyse her hafta bir yerde yol, hastane, okul açılışları yaptıklarını dile getirdi.

Dünyada adeta yaprak kıpırdamazken, Türkiye'nin geleceği bakımından hayati öneme sahip projelerdeki gelişmeleri bizzat takip ettiklerini ve tamamlananların açılışını gerçekleştirdiklerini dile getiren Erdoğan, sağlıkta, sadece şu salgın döneminde hizmete açılan hastanelerin bile, pek çok ülkenin toplam kapasitesini aştığını belirtti.

Kalkınmanın temel altyapısı olan ulaşım ve enerjide gelinen seviyeyi, izan ve vicdan sahibi herkesin takdir ettiğini anlatan Erdoğan, "Toplu konuttan çevreye, spordan kültür-sanata kadar her alanda, daha geçen hafta Elazığ depreminden sonra, hemen bir yılı doldurmak, orada ilk etabı biten konutların teslim töreni için Elazığ'daydık. Bu teslim törenini yaptık. Yıl sonuna kadar inşallah kalanları da bitirecek ve onları da sahiplerine teslim edeceğiz. Tavsiye ederim, Bay Kemal şöyle yerinde gidip depremden bu yana bu kadar kısa zamanda nasıl bitti diye bunları görsün, Malatya'yı görsün. Görsün ki belki 'Nasıl da bunları yapmışlar' der." diye konuştu.

Salgın döneminde yapılan işler bile başlı başına bir başarı hikayesi olduğunu söyleyen Erdoğan, "Belediyelerimiz de, hem vatandaşlarımıza destek olarak, hem yatırımlarımızı sürdürerek salgın döneminde farklarını belli ettiler. Ülkemiz, hizmet etmek, eser üretmek, yatırım yapmak, şehrini geliştirmek isteyen hiçbir belediyenin mazeretlerin arkasına sığınamayacağı esneklikte bir yerel yönetim sistemine sahiptir. Tabii buradaki kritik nokta, şehirde halkına hizmet etmek isteyen bir belediye yönetiminin, böyle bir zihniyetin var olmasıdır." değerlendirmesinde bulundu.

İnsanoğlunun unutacağını, bundan böyle sık sık bu hatırlatmaları yapacaklarını kaydeden Erdoğan, televizyonda, İzmir'deki yağışlar sonucu yaşanan sel felaketiyle ilgili bir haberde, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na bir esnafın, "Altyapı İzmir'de gerçekten bitik, bir vatandaş ve esnaf olarak canım yandı, sizden rica ediyorum, burada 35 senedir CHP var, lütfen bu altyapıyı düzeltin" diye sitem ettiğini anlattı.

Kendisi de CHP seçmeni olduğu anlaşılan vatandaşın, 35 yıldır şehrini yöneten ve hiçbir altyapı yatırımı yapmayan belediyeyi, o partinin genel başkanına şikayet ettiğine dikkati çeken Erdoğan, "Tabii aklıma, 'Bu vatandaşımız kimi kime şikayet ediyor' diye gelmedi de değil." dedi.

İzmir'deki Çiğli Tramvayı temel atma töreninde konuşan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun kendi belediyesinin Hazineden daha uygun şartlarda borçlandığını övünerek anlattığına işaret eden Erdoğan şöyle devam etti:

"Her şeyden önce, İzmir Büyükşehir Belediyesi, bütçesinin neredeyse 2,5 katı borçlu bir belediye olarak, zaten böyle bir borçlanma hakkına sahip değildir Bay Kemal, bunları öğren. İkinci olarak, belediye bu finansmanı, izin aldığı dönemde gerçekleştiremediği, yani işini ciddiyetle takip etmediği için, zaten şu anda böyle bir borçlanma iznine de sahip değildir. Üçüncü olarak, ortada borçlanma izni bulunmadığı için belediyenin şu veya bu oranla herhangi bir kredi kullanımı da söz konusu değildir. Dördüncü olarak, proje finansmanı kredileri ile bütçe finansmanı için yapılan tahvil ihraçları, şartlarından vadesine kadar, birbirleriyle ilgisi olmayan, mukayesesi dahi yapılamayacak konulardır. Beşinci olarak, Kılıçdaroğlu ekonomiden ve rakamlardan anlayan birisi olmadığı için, Hazinenin altyapı yatırımlarımız için sağladığı uluslararası finansman kredilerinin şartlarının, kendi bulduklarını iddia ettikleri krediden, aslında daha uygun olduğunu da bilmiyor. Hepten cahil."

Bunları görünce bir anda 1994 yılında İstanbul Belediye Başkanlığına seçildiği günleri hatırladığına dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bak Sayın Kılıçdaroğlu, şunu iyi bil, Hazine ve Maliye Bakanlığı herhangi bir tahvil müsaadesi vermedikten sonra hiçbir belediye bu şekilde bir borçlanmaya gidemez. Önce bunu bilmen lazım. Bu sonunda bana gelir. Benim de bunu onaylamam gerekir. Ben onamadan, böyle bir dış borçlanmayı kesinlikle yapamaz. Hatta bunu eğer eski Belediye Başkanınız Aziz Bey'e sorarsan, o da sana bunu öğretir. Çünkü o da göndermiştir, ricada bulunmuştur. Ben de kendilerine bunu onamışımdır ve ondan sonra da borçlanmışlardır. Ama inanın bilmiyor. Hiçbir şeyi takip etmiyor. Bundan sonra da eğer sen bu yanlışla gidecek olursan, burada soru işaretleri artmaya başlar."

Erdoğan, "Artık kongrelerimiz büyük oranda bitti, bitiyor. İnşallah martın sonu gibi büyük kongremizi yapacağız." dedi.

"Artık iki devletli çözümden başka Kıbrıs'ta çıkış yolu kalmamıştır"

Yunanistan Başbakanı Miçotakis'e seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bana meydan okuma, haddini bil. Eğer bilmezsen demek ki masayı sen tekmeledin, kaçtın. Sen bazı dağlara güveniyorsun, o güvendiğin dağlara kar yağdı, hiçbirinden sana fayda gelmez. Ama biz kendi göbeğimizi kendimiz keseriz, onun için çılgın Türkleri iyi tanıyacaksın." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, "Kıbrıs Türklerinin yarım asırdır Ada’da süren çözümsüzlüğün mağduru olmasına daha fazla izin vermeyeceğimizi tüm dünya bilmelidir." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Adalarda yaptıklarınız ortada. Neyinize güveniyorsunuz. Hani bir yerlerden size gene destekler gelecek, buna mı güveniyorsunuz. Eğer buna güveniyorsanız yanılıyorsunuz. Nereden ne gelirse gelsin. Şunu bilin ki Türkiye dimdik ayaktadır, yerindedir ve gereğini de gerektiği zaman yapmasını bilir."diye konuştu.

Erdoğan, "Adadaki Türk toplumunu yok sayan Rum ve Yunan zihniyetinin 50 yıldır müzakereleri başarısızlığa mahkum etmesi karşısında, eski çözüm formüllerini tekrar konuşmanın anlamı kalmamıştır. Kıbrıs meselesi yeni dönemin ruhuna uygun bir şekilde, artık çözüm odaklı bir anlayışla ele alınmalıdır." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti:

"Yunan ve Rum tarafının son günlerdeki açıklamalarına baktığımızda, Kıbrıs Türkünü yok sayan tutumlarında en küçük bir değişiklik olmadığını görüyoruz. Artık iki devletli çözümden başka Kıbrıs'ta çıkış yolu kalmamıştır. İster kabul edersiniz ister etmezsiniz."

Kategoriler Gündem
Yorumlar