Küresel ekonomide kader haftası

Uluslararası Finans Enstitüsü koronavirüs şokunun 255 trilyon dolarlık ‘borç bombasını’ patlatabileceği uyarısı yaparken, uzmanlar bu hafta alınacak kararların küresel ekonominin kaderine yön verecek ehemmiyette olduğunu belirtiyor.

Abone ol
Abone ol Haberi dinle

Uluslararası Para Fonu (IMF) ve ekonomistler, Büyük Buhran’dan bu yana görülen en büyük ekonomik krizi beklerken, uluslararası politiklara yön verenlerin bu hafta içinde atacağı adımlar küresel ekonominin gidişatına tayin edici bir yön vermesini bekliyor. Bu hafta, IMF ve Dünya Bankası Bahar Toplantıları istisnai bir şekilde video konferans ile yapıldıktan sonra IMF yarın Dünya Ekonomi Görünümü öngörülerinin ayrıntılarını paylaşacak. Avrupa’da da tarihi netleşmemiş olsa da ekonomi ve maliye bakanlarının gayri resmi bir toplantıda bir araya gelmesi bekleniyor. 23 Nisan’da ise ABD liderleri bir araya gelerek Covid-19’la ilgili politika kararları alacak.

Gelişmekte olan ve kalkınmakta olan ülkelerde salgın nedeniyle kamu sağlığı acil durumları yaşanırken, dünya genelinde talepte ve nakit ihtiyacında yaşanan sıkıntılar, küresel ekonomiye yön veren politikacılara önemli sorumluluklar yüklüyor.

IIF: 255 trilyon dolarlık ‘borç bombası’

Küresel bankacılık otoritesi Uluslararası Finans Enstitüsü de (IIF) dünya ekonomisinin resesyona küresel finansal krize göre en az 87 trilyon dolar daha fazla borçla girdiğini belirterek, 255 trilyon dolar büyüklüğündeki “patlamamış borç bombasının” koronavirüs şoku nedeniyle tekrar istikrarsızlık getirecebileceği uyarısı yaptı. IIF, önümüzdeki dönemde borçlulukta ‘benzeri görülmemiş bir artış’ yaşanacağını belirterek, “Küresel tahvil ve kredilerde yıl sonu itibariyle 20 trilyon dolardan fazla borcun vadesi doluyor" dedi. IIF’ye göre, bu durum kırılgan gelişmekte olan ekonomiler için ‘refinansman riski’ doğuruyor. IIF direktörü Emre Tiftik, “Geçmişte küresel bir şokun son 10 yılda oluşan borç dağını istikrarsızlaştırabileceği konusunda uyarmıştık. Endişe ettiğimiz bir şokun içindeyiz. Borç düzeylerinde keskin bir artış olacağı kesin” diye konuştu. Kuruluşun öngörülerine göre, son 10 yılda borç/GSYH oranında yüzde 40’lık bir artış yaşandı ve bu yıl borç/GSYH oranının hali hazırdaki yüzde 322’den yüzde 342’ye ulaşması bekleniyor.

IMF eski başekonomisti: ‘Ya hep ya hiç’ anı

IMF eski Başekonomisti Maury Obstfeld, bu hafta politika yapıcıların alacağı kararların dünya genelinde koronavirüs için atılan adımlar açısından çok büyük önem taşıdığını belirtiyor. Obstfeld, “ya hep ya hiç anı olacak” diyor ve savaş sonrası dönemde gördüğümüz en büyük ekonomik krizle karşı karşıya olduğumuzu belirtiyor.

Fakir ülkelerden ‘devasa’ bir göç başlayabilir

California, Berkeley Üniversitesi Profesörü Obstfeld, G20 ülkelerinin kendi ekonomileri için destek paketleri açıklasalarda “birlikte hareket edememesi durumunda dünyanın ‘hastalık depolarına’ dönüşebileceğini ve fakir ülkelerden diğerlerine ‘devasa ölçekte’ bir göç başlatabileceğini” söylüyor.

Bloomberg’de yer alan bir analize göre ise güçlü bir adım atılmadığı halde ödenemeyen borçlarda yıpratıcı düzeyde bir artış olabileceği ve bunun da küresel ekonomideki yavaşlamanın önünde engel teşkil edebileceği öngörülüyor. Doların yükselişi özellikle dolar borcu yüksek olan ve ihracatların salgın nedeniyle sert düştüğü ekonomilerde ciddi sorunlara yol açtığı ifade ediliyor.

Gelişen dünya geride kalırsa U-tipi veya L-tipi iyileşme

ABD Hazinesinde çalışmış ve şimdi PHIM Fixed Income Başekonomisti olan Nathan Sheets, “Eğer gelişmekte olan ekonomilerde iyileşme geride kalırsa, bu hem ABD hem de dünya ekonomileri için V-tipi iyileşmeden ziyade U-tipi veya L-tipi iyileşme olacağı anlamına gelir” diyor. ABD, Avrupa Birliği ve Japonya’da Covid-19’la mücadele kapsamında dev paketler açıklanmış olsa da birçok gelişmekte olan ekonomide paketlerin kapsamı yeterli değil.

‘Düşüş 2009’dan derin, iyileşme 2010’dan zayıf olabilir’

Morgan Stanley ekonomistleri (Çin dışında) gelişmekte olan ekonomilerin ikinci çeyrekte yüzde 4,1 daralacağını öngörüyor. Küresel finansal krizin yaşandığı 2009’un ilk çeyreğinde dahi daralma yüzde 3,1 olmuştu. ABD merkezli yatırım bankasının 3 Nisan tarihli raporunda 2021 yılındaki iyileşmenin zirve yapması beklenen ikinci çeyrekte büyümenin yüzde 6 olacağını öngörüyor. 2010 yılında iyileşmenin zirve noktasında gelişmekte olan ekonomiler yüzde 7,7 büyümüştü. Yani düşüşün küresel krizden daha da derin, iyileşmenin ise daha zayıf olması öngörülüyor.

Kaynak: Dünya / Hilal Sarı

Kategoriler Dünya Piyasaları
Yorumlar