Milli gelirimizin yüzde15'i kadar tasarruf ediyoru
Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İbrahim Turhan, "2002'den bugüne kadar hayata geçirdiğimiz reformlarla ekonomiyi normal hale getirdik.
Abone olBorsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İbrahim
Turhan, "2002'den bugüne kadar hayata geçirdiğimiz reformlarla
ekonomiyi normal hale getirdik. 10 yıl içinde kişi başına milli
gelirimiz, ABD'nin kişi başına milli gelirinin yüzde 20 seviyesine
geldi" dedi.
Bursa Valiliğinin, Capital ve Ekonomist dergilerinin iş birliğiyle
düzenlediği "Uludağ Ekonomi Zirvesi"nde, "Türkiye Senaryoları:
Vizyonerlerin Ajandası" konulu oturumda konuşan Turhan, Türkiye'de
kişi başına düşen milli gelirin 10 bin doları geçtiğini
hatırlattı.
Turhan, 1975'ten 2002'ye kadar Türkiye'nin kişi başına düşen milli
gelirinin, ABD'nin yüzde 10'unun altında olduğunu dile getirerek,
şöyle devam etti:
"2002'den bugüne kadar hayata geçirdiğimiz reformlarla ekonomiyi
normal hale getirdik. 10 yıl içinde kişi başına milli gelirimiz,
ABD'nin kişi başına milli gelirinin yüzde 20 seviyesine geldi.
1975'ten 2002'ye kadar geçirdiğimiz 27 yıllık kayıp hala ortada.
Biz hep ABD'nin yüzde 10'u düzeyinde kalırken Çin bu sürede ABD'nin
yüzde 3'ünden yüzde 12'sine çıktı. Bu nokta, hız kesmek, rehavete
kapılmak, tavşan ile kaplumbağa hikayesindeki tavşanın yanılgısına
düşmek için çok elverişli bir nokta. Buna 'orta gelir tuzağı'
deniyor. Yanlış yapmaktan vazgeçmek sizi normalleştirir ama
normalden iyiye gitmek için daha fazla gayret göstermek
gerekiyor."
Milli gelirimizin yüzde 15'i kadar tasarruf ediyoruz
Türkiye'nin mevcut iş gücüne yılda 1 milyon kişinin eklendiğini
aktaran Turhan, bu kişilerin, geçmiş yıllardan farklı bir şekilde
eğitimli insanlar olduğunu vurguladı.
Eğitimli insanın işsizliği ile eğitimsiz insanın işsizliği arasında
toplumsal gerilim anlamında fark bulunduğuna değinen Turhan,
şunları kaydetti:
"İş gücüne her yıl eklenen 1 milyon gencimize iş bulmamız lazım. Bu
da yetmez. Kadınlarımızın iş gücüne katılımı çok düşük ama artıyor.
Bu, çok olumlu bir gelişme. Daha hızlı artması lazım. Onları da
istihdam etmemiz lazım. Bütün iş gücüne eklenecek yeni arzı
istihdam edebilmek için Türkiye'nin büyüme hızını yıllık yüzde
4,5'in altına düşürmemesi lazım. Bu mümkün. Son 80 yıllık büyüme
hızımıza baktığımız zaman Türkiye'nin potansiyel büyüme hızı bu
seviyelerde. Enflasyon veya sistemik risk doğurmadan Türkiye, bu
oranda büyüyebilir ama bunun için her yıl milli gelirin yüzde 23
ila 25'i kadar yatırım yapmamız lazım. Yatırım, sermaye
gerektiriyor. Sermayedeki durumumuz da bizim tasarruflarımızla
ilgili bir problem olduğu tespit ediliyor. Cari açık aslında ne
dolar kuruyla ne de başka bir şeyle değil doğrudan yatırımlarla
tasarruflar arasındaki açıktan kaynaklanıyor. Milli gelirimizin
yüzde 15'i kadar tasarruf ediyoruz. 1975 ila 2002 arasında hane
haklarımız yeteri kadar tüketim, firmalarımız da yeteri kadar
yatırım yapamadı. Ciddi bir tüketim ve yatırım açığımız var."
Bankacılığa çok büyük hayranlığımız var
Turhan, ülke olarak yapılacak tüketimlerin, ekonominin büyüme
potansiyelini hayata geçireceğini bildirdi.
Yapılması gerekenin, kaliteli tasarruf ve sermayenin miktarını
artırmak olduğuna dikkati çeken Turhan, "Bu da ancak sermaye
piyasaları ile olur. Bankacılığa çok büyük hayranlığımız var.
2002'den bugüne kadar milli gelir içerisindeki paylarını nispi
olarak 2 kat artırdılar. Hem de milli gelirin iki katına çıktığı
bir dönemde yaptılar bunu. Müthiş bir başarı. Bankacılık kuşkusuz
büyümeye devam edecek ama bundan sonra bankacılıkta organik yani
sağlıklı büyüme beklememiz lazım" diye konuştu.
İbrahim Turhan, Türkiye'de son 10 yılda önemli yatırımlar
yapıldığını anımsattı.
Yapısal reformlara işaret eden Turhan, "İvme kaybetmeden bu yapısal
reformları sürdürebilmemiz lazım. Bunun için de bir hedefe
ihtiyacımız var. O da AB üyelik vizyonunu korumaktır. Çünkü AB
üyelik vizyonu demek bizim bütün enerjimizi AB’ye harcamamız
anlamına gelmiyor. Türkiye, çok boyutlu bir politika çerçevesi
izlemek durumunda. Türkiye'nin Asya derinliğinde, Afrika
derinliğinde, Akdeniz havzasında başarılı ve etkin olması Avrupa
derinliğini kaybetmemesiyle yakından ilişkili" ifadesrini
kullandı.